27 Ekim 2013 Pazar

Ortaöğretime Geçiş Sistemi Üzerine Bazı Mülahazalar

OKS'nin, dershanelerin öğrencinin hayatında belirleyici unsur haline gelmesine yol açarak okullarımızı ikinci plana attığı biliniyor. Yeni geliştirilen Ortaöğretime Geçiş Sistemi öğrencilerin performansının çok boyutlu olarak sürece yayılmış bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacak.

OKS'nin, dershanelerin öğrencinin hayatında belirleyici unsur haline gelmesine yol açarak okullarımızı ikinci plana attığı biliniyor. Yeni geliştirilen Ortaöğretime Geçiş Sistemi öğrencilerin performansının çok boyutlu olarak sürece yayılmış bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacak.
Ülkemizde, ilköğretimden ortaöğretim kurumlarına geçişte öğrenciler arasında 1970'li yıllara kadar herhangi bir yarış ve rekabet bulunmamaktaydı. Temel eğitimden sonra devam edilecek okul türü, öğrenciler için yaşamsal önem taşıyan ve hayatın en önemli dönüm noktalarından biri sayılan olay durumuna gelmemişti.  Ancak özellikle üniversitelere duyulan talebin artmasıyla birlikte ortaöğretim kurumları üniversitelere öğrenci gönderme başarısına dayalı olarak ayrışmaya başladı. Bu durum, üniversitelere öğrenci yerleştirmede başarılı olduğu düşünülen ortaöğretim kurumlarına duyulan talebin artmasına neden oldu. Başlangıçta Fen ve Anadolu liseleri gibi okullara duyulan ilgi fazla olsa da bunların sayısı sınırlı olduğu için, diğer liseler olumsuz bir etiketlemeye maruz kalmaksızın, öğrencilerin mutlu bir şekilde eğitim ve öğretim gördüğü kurumlar olma özelliğini sürdürdü.
Ortaöğretim kurumlarımızda durum bu şekilde devam ederken, üniversitelere öğrenci göndermede başarıları ile dikkat çeken Fen ve Anadolu liselerinin sayılarının artırılmasının eğitim sistemimiz açısından çok yararlı olacağı düşünüldü ve yerel düzeylerdeki taleplerin de baskısıyla bu liselerin sayısı hızla artırılmaya başlandı. Sonuçta Fen ve Anadolu liselerinin sayıları 1300'lere dayandı ve ortaöğretim kurumları, bir kısım okulların çok tercih edildiği ve bir kısım okulların da iddiasız okullar olarak damgalandığı ikili bir yapıya büründü. Özellikle 1998 yılından sonra YÖK'ün yaptığı kat sayı düzenlemesiyle ÖSS ham puan ortalamaları yüksek olan bu okullar daha da avantajlı konuma geldi. Tüm bunların etkisiyle özellikle son yıllar itibarıyla Fen ve Anadolu liseleri ile Genel ve Meslekî liselerin arasındaki makas iyice açıldı. Dolayısıyla ilköğretimi bitiren öğrencilerin gözünde bu okulları kazanabilmek, bir varlık yokluk meselesi hâline dönüştü.
Daha fazla beklenemezdi
İlköğretim ve ortaöğretimi kuşatan bu gelişme, her açıdan ürperticiydi. Öncelikle sayıları az iken çok seçkin birer eğitim kurumu olan Fen ve Anadolu liseleri, sayılarının çoğalmasıyla birlikte bu özelliğini kaybetti. Bunun yanı sıra daha önceden, ülkenin hangi ücra köşesinde olursa olsun, okulunu ve dersini önemseyen öğrencilerin iddialarını sürdürebildikleri ve çalıştıkları zaman başarılı olabildikleri birer eğitim kurumu durumunda olan binlerce lise ve meslek lisesi, sıradanlaşarak "iddiasız" okullar hâline dönüştü. Üniversiteye uzanan yolda ortaöğretim kurumlarının bu şekilde sınıflamaya dayalı bir yapıya dönüşmesinin yarattığı panik havasıyla 1980'li yıllara kadar sadece İstanbul ve Ankara gibi büyük illerimizde az sayıda bulunan dershanelerin sayısı inanılmaz boyutlara ulaştı.  Zamanla dersaneler okulların önüne geçmeye, ilköğretim kurumlarımızdaki eğitim-öğretim önemini yitirmeye, 8. sınıfın sonunda düzenlenen OKS'yi kazanmak da öğrencilerimizin tek hedefi hâline gelmeye başladı. Tüm bu sebeplerle de OKS varlığını sürdürürken eğitimi iyileştirme adına yapılan bütün çalışmaların kalıcı bir etkisinin olmadığı da açık bir şekilde ortaya çıktı. Dolayısıyla ilköğretimden yükseköğretimin sonuna kadar 16 yıl süren eğitim öğretim sürecinin tam orta yerinde, 8 inci sınıfın sonunda yapılan, hem ilk sekiz yıllık temel eğitim dönemini bloke eden hem de sonraki ortaöğretim ve yükseköğretim dönemi için belirleyici unsur ve eşik hâline gelen OKS'nin masaya yatırılması bir zorunluluk olmuştu.
İşte eğitim sistemimizi derinden etkileyen ve başta müfredat yenileme olmak üzere, eğitimi iyileştirme adına yapılan birçok çalışmayı da âdeta anlamsız kılan bu problematik çerçevesinde yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi geliştirildi.
Ana çerçeve
Yeni sistem çerçevesinde Fen ve Anadolu liselerine girişte tek belirleyici kriter olan OKS kaldırılmıştır. Sekiz yıllık başarının, yaklaşık iki saat süren tek oturumluk bir sınavla belirlenmesi; ilköğretimin özellikle 6, 7 ve 8' inci sınıflarında gerçekleştirilen eğitim ve öğretimin ihmal edilmesine yol açmaktaydı. Yeni sistemle birlikte öğrencilerin ilköğretim sonundaki performansı; 6, 7 ve 8' inci sınıfların sonunda müfredat odaklı sınavlarla belirlenecek ve bu şekilde öğrencilerin bilhassa okuluna ve derslerine önem vermesi sağlanmış olacaktır.  Ortaöğretime geçişte esas alınacak toplam puan hesaplanırken okuldaki bütün derslerden yıl boyunca alınan başarı puanları yanında; öğrencilerin okula uyumu, öz bakımı, kendini tanıması, etkili iletişimi, sosyal etkileşimi ve değer bilinci, sorun çözmesi, sosyal faaliyetlere katılımı, takım çalışması ve sorumluluk, verimli çalışma ve çevre duyarlılığı gibi davranış nitelikleri de dikkate alınacaktır.  Buna göre 6, 7 ve 8' inci sınıfların sonunda yapılan müfredat odaklı sınavlardan elde edilen puanların yüzde 70'i, öğrencilerin okuldaki tüm derslerden elde ettiği yıl sonu başarı puanlarının yüzde 25'i ve belirlenen davranış ölçütlerine dayalı olarak elde edilen davranış puanının yüzde 5'i toplanarak her sınıf için ortaöğretime yerleştirme puanı hesaplanacaktır. Ayrıca bu üç sınıftaki performansa dayalı olarak elde edilecek olan ortaöğretime yerleştirme  puanlarından 6' ıncı sınıfın yüzde 25'i, 7 inci sınıfın yüzde 35'i ve 8' inci sınıfın da yüzde 40'ı alınarak öğrencinin Genel Ortaöğretime Yerleştirme Puanı elde edilecektir. Böylece öğrenci hakkında, sadece anlık performansa dayalı değil, geniş bir zaman dilimine ve üretilen çok boyutlu  performans göstergesine dayanan daha sağlıklı bir değerlendirme yapılmış olacaktır. Bu şekilde oluşturulan yeni sistemde öğrencilerin, üç yıl boyunca okulda yapılan derslere motivasyonlarının devam etmesi ve temel eğitim niteliği taşıyan ilköğretim eğitiminin ruhuna uygun bir şekilde bütün derslerin önemsenmesi sağlanacaktır. Ayrıca 6, 7 ve 8' inci sınıfların sonunda düzenlenecek olan müfredat odaklı merkezî sınavlarda yabancı dilden de soru sorulması, ülkemizde hep eleştiri konusu olan yabancı dil eğitiminin niteliğinin yükseltilmesi yönünde önemli bir adım teşkil edecektir.
Sadece seçmeye değil, sürece de katkı sağlanıyor
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi, öncelikli olarak Fen ve Anadolu liselerine öğrenci seçmede daha doğru ve sağlıklı bir model ortaya koyarken, eğitim ve öğretimin diğer boyutlarına da katkı sağlayacaktır.  Bu bağlamda yeni sistem sayesinde ilköğretimdeki eğitim ve öğretim durumunun sınıflar, dersler, öğretmenler; okullar, il, ilçe ve bölgeler bazında değerlendirilmesi mümkün olacaktır. Bugüne kadar, ülkemizdeki ilköğretimin durumuyla ilgili olarak genel değerlendirmelerin ötesinde, fikir yürütülebilecek ve yeni politikalar geliştirmeye zemin teşkil edecek nitelikte ayrıntılı bir değerlendirme yapılamamıştır. Yeni sistemin hayata geçmesiyle birlikte ilköğretimin âdeta röntgeni çekilmiş olacaktır. Böylece yeni sistem sayesinde, ilköğretimde bundan sonra yapılacak bütün iyileştirme çalışmaları için çok yönlü ve ayrıntılı bir veri tabanı üretilmiş olacaktır. Yıllardan beri ölçme yapılmadan geliştirilmeye çalışılan alanlarda, bundan böyle yapılacak iyileştirme çalışmaları genellemelerle değil, çok yönlü saptamalara dayalı olarak ve daha bilinçli bir şekilde yürütülecektir. Dolayısıyla yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi ile birlikte Bakanlık bir anlamda kendi kendini mercek altına alacak bir mekanizma geliştirmiş olmaktadır.
Eğitimde hesap verebilirlik dönemi başlıyor
Eğitim sistemimizin en sorunlu yönlerinden biri de sistemin her boyutunda "hesap verebilirlik" mekanizmasının düşük olması ve hatta bazı uygulamalar için bu durumun hiç söz konusu olmamasıdır. Örneğin, şimdiki durumda, verimi ve başarısı düşük bir öğretmenin ve okul yöneticisinin, bu eksikliklerinden dolayı her hangi bir yaptırımla veya başka bir davranışla karşılaşması söz konusu değildir. Böyle bir işleyişin ve kültürün olmaması nedeniyle şimdiye kadar OKS gibi merkezî sınavlarda öğrencilerin yaşadıkları başarısızlık, genelde öğrencilerin devam ettikleri okulla veya doğrudan öğretmenleri ile ilişkilendirilmemiştir. Çünkü OKS başarısı gerçekten de öğretmenle ve okulla pek fazla ilişkili değildi. Yeni sistemle birlikte öğrencilerin başarısı ya da başarısızlığı, öncelikle akla öğretmenlerini ve okulunu getirecektir. Çünkü yeni sistemde öğrencinin başarısının değerlendirilmesinde temel ölçütler, okulda verilen müfredata dayalı eğitim-öğretimle ve öğretmenin niteliğiyle çok yakından ilgilidir.
Yeni sistem doğru okunmalıdır
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemini, eğitim sistemimizin şartlarını iyileştirmeye yönelik olarak şimdiye kadar yapılan okul, derslik ve öğretmen sayısını artırma, bütçe ve teknolojik altyapıdaki iyileştirme gibi çalışmalarla bir tutmamak gerekir. Yeni sistemin bir ruhu ve felsefesi bulunmaktadır. Sınırları ve çerçevesi çok açık olarak belirlenmiştir. Temennileri değil, gerçekleşmesi mümkün olan amaçları içeren bir yapıya sahiptir. Ayrıca yeni sistemle ortaya konan amaçlar, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği test edilebilir niteliktedir.
Bu nedenle yeni sistemi, başta eğitimciler olmak üzere tüm kamuoyunun daha özenli bir şekilde ele alması gerekir. Tabi ki yeni sistemin daha fazla anlatılması gerekmektedir. Ancak yeni sistem kamuoyuna yukarıda örnek verdiğimiz iyileştirme çalışmalarından birisini tanıtır gibi yüzeysel tanıtım odaklı bilgilendirmelerle değil, daha derin, felsefi ve bilimsel temeli olan açıklamalarla anlatılmalıdır.
Eleştiriler antitez içermemektedir
Mevcut OKS'nin eğitim sistemine, çocuklarımıza verdiği zarar herkesçe kabul edilen bir gerçek olmasına rağmen yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemine karşı çıkanlar, eğitimimizin OKS'nin yarattığı tahribattan kurtulabilmesi için hiçbir açılım sunamamaktadır. Yapılan eleştiriler de dersaneye yönelmenin artacağına dikkat çekmekle sınırlıdır.  OKS bağlamında şu ana kadar yaşanan sorunlar açık bir şekilde ortadayken hem bir çıkış yolu aramamak hem de bulunan yolu eleştirmek aslında eğitim sistemimizin "gemisini kurtaranı kaptan yapan" özelliğinin devamını istemekten başka bir şey değildir. OKS'nin yol açtığı sorunlarla ve yeni geliştirilen sistemin mantığıyla ilgili ortaya konulan tezlere  rağmen bazı eğitimcilerin ve bilhassa bazı eğitimbilimcilerin sağlam temelleri olan herhangi bir "karşı tez" oluşturamamaları, sadece "dershanelere yönelmenin artacağına" dikkat çeken sıradanlaşmış bir söylemi tekrar etmeleri düşündürücüdür.  Eğitimle dolaylı ilgisi olan kişiler istisna tutulmak üzere eğitimcilerin ve eğitimbilimcilerin konuyu daha akılcı, bilimsel ve yöntemli olarak ele almaları gerekmektedir.  Bunun için aşağıdaki iki soruya cevap vermek doğru bir çıkış yolu olabilir:
OKS'nin; dersanelerin öğrencinin hayatında belirleyici unsur hâline gelmesine yol açarak okullarımızı ikinci plana attığı, müfredatı, bilhassa bazı boyutlarını tamamen yok sayarak bloke ettiği, sekiz yılın sonunda iki saatlik bir zaman dilimine sıkıştırıldığı için öğrenciler ile velileri üzerinde müthiş bir stres yarattığı doğru değil midir !
Yeni geliştirilen Ortaöğretime Geçiş Sisteminin öğrencilerin performansının çok boyutlu olarak ve sürece yayılmış bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacağı, anlık değerlendirmenin yarattığı stresi parçalara bölerek azaltacağı, okulu öğrencinin nezdinde daha anlamlı kılacağı ve onun geleceğini belirleyecek önemli unsurlardan biri haline getireceği yanlış mıdır !
Sistemin sınırları
OKS sadece Fen ve Anadolu liselerine öğrenci seçmek için yapılmaktaydı. Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemini, en geç iki yıllık bir geçiş döneminden sonra ortaöğretim kurumlarının tamamına geçişi tayin eden bir sistem olarak işletmek gerekir.  Çünkü yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi öğrencileri sadece seçme amacıyla geliştirilmiş bir sistem değildir. Yeni sistemde, öğrenci başarısının değişik unsurlar göz önünde bulundurularak ve sürece dayalı bir şekilde belirlenmesi hedeflenmektedir.  Yeni sistemin sadece Anadolu ve Fen liselerine öğrenci yerleştirmek için kullanılması, sistemin uygulanması için çekilecek zahmete değecek nitelikte değildir. Ayrıca bu durum, yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin amacı ve temel felsefesiyle de örtüşmemektedir. Dolayısıyla yeni sistemle birlikte OKS'nin başka özellikleri gibi sadece Fen ve Anadolu liselerine öğrenci yerleştirmeyi sağlayan işlevi de sona ermelidir.  Bu çerçevede yeni sistem, ilköğretimi tamamlayan öğrencilerin ortaöğretim kurumlarının tamamına yerleştirilmesi için kullanılabilecek şekilde geliştirilmelidir. Bu şekilde OKS paralelinde oluşan, "kazanılan okul" diye ayrıcalıklı bir niteliğe kavuşmuş olan okulların dışında kalan eğitim kurumlarının da "kazanılan" okul düzeyine yükselerek "iddiasız" okullar olmaktan kurtulabilmeleri sağlanmış olur.
OKS tamam, ya ÖSS!
Yeni sistem; ilköğretimden yükseköğretime kadar 16 yıl süren eğitim ve öğretimin tam ortasında yıllardır uygulanmakta olan LGS/OKS'nin her iki yarıya da zarar verdiği,  yani ilk sekiz yılı bloke ettiği, ikinci sekiz yılın da âdeta biletini kestiği gerçeğinden hareketle Türk Eğitim Sisteminin yaşadığı tıkanmayı ortadan kaldıracak önemli ve köklü bir girişimdir.  Ancak  karşımızda bir de OKS'nin benzeri olan ÖSS sorunu var. ÖSS'nin de OKS gibi ortaöğretimi bloke eden ve yükseköğretime geçişi âdeta tek başına tayin eden bir eşik hâline geldiğini görmek gerekir.  Bu nedenle yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin eğitim sistemimizde yaratacağı dönüşümün tamamlanması için ÖSS'nin de masaya yatırılması ve aynı mantık çerçevesinde yeni bir Yükseköğretime Geçiş Sisteminin (YÖGES) geliştirilmesi gerekmektedir.
Söz öğretmende
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminde önemli bir yer tutan %25'lik okul puanlarının verilişinde objektif davranılamayacağı dile getirilmektedir. Bu durumda, yeni sistemle birlikte eğitim ve öğretimin en önemli temellerinden biri olan ölçme ve değerlendirmenin doğru bir şekilde yapılabilmesini sağlayacak yeterlilikte mekanizma ve değerin olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Yeni sistemin uygulanması açısından meseleye bakmak bir tarafa, bu, eğitimimiz adına çok önemli bir sorundur.  O zaman yeni sistemle ilgili olarak bu noktadan hareketle dile getirilen düşünceyi bir "saptama" ve sistemin iyi işleyebilmesi için de bir "uyarı" olarak adlandırmak gerekmektedir.
Sistem geliştirilirken yapılan özenli araştırma, sorgulama ve çözümleme çalışmaları esnasında böyle bir sorunun gündeme gelmemesi düşünülemezdi. Nitekim bilhassa okul başarısının önemli bir yer tuttuğu yeni sistemin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ve yeni sisteme geçilmese bile eğitim ve öğretim adına daha nesnel bir değerlendirmeye katkı sağlayacağı belirlenen 100'lük puan sistemine geçiş, ortak sınavlar ve sınavlarda çıkan soru dağılımıyla ilgili olarak yeni yönetmelik düzenlemeleri yapıldı.
Bu süreçle ilgilenen kişilerin ve özellikle ilgili akademisyenlerin öncelikle çok yararlı olan bu uygulamalara benzer çözüm yollarını gösterebilmesi çok anlamlı olur.
Bu arada okulda yapılan değerlendirmelerin subjektif olacağı ile ilgili olarak rahatça dile getirilen kaygıların, öncelikle okul idarecilerinin ve bir anlamda zan altında kalan öğretmenlerin göstermeleri gereken hassasiyetle önemli ölçüde giderilebileceği de unutulmamalıdır.
Dolayısıyla yeni sistemle ilgili öngörülerin, beklentilerin ve kuşkuların doğrulanması veya yanlışlanmasıyla sona erecek olan süreçin, yukarıdan aşağıya yetkili kişiler, idareciler ve öğretmenler için de bir sınav niteliği taşıdığı bilinmelidir.
İleri sürülen kuşkuların niteliğinden hareketle şu sorgulamayı yapmak anlamlı olabilir: Okul başarısının değerlendirilmesine dayandığı ve bu değerlendirmenin objektif olmayacağı iddiasından hareketle Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemine asla geçilmemesi mi; yoksa bu değerlendirmenin nesnel olarak yapılabilmesi için alınacak önlemlerle ve gösterilecek özenle, okulu ve dersleri anlamlı kılan bu sisteme  geçilmesi mi daha iyidir?
Sonuç
Sonuç olarak hem ilgili ve yetkili kişiler hem de kamuoyu bilmedir ki yaklaşık 30 yıl aradan sonra özellikle temel eğitimi bloke eden, okulun ve öğretmenin öğrencinin başarısında belirleyici rolünü azaltan OKS'nin kaldırılarak yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin (OGES) getirilmesi, Türk eğitim sistemi açısından bir dönüm noktasıdır.
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin uygulamaya konulmasıyla birlikte eğitim ve öğretime bir canlılık ve hareket geldi. Nitekim özellikle ilköğretim ikinci kademedeki öğretmen ve öğrencilerin pozisyonlarını, şimdiye kadar ne yaptıklarını, bundan sonra ne yapmaları gerektiğini kendi kendilerine sorgulamaya başladıkları gözlenmektedir. Öğrencilerin eğitim ve öğretim yolculuğunda yıllardan beri geri plana düşen okul idaresi ve öğretmenler,  okulu ve dersleri daha belirleyici faktör hâline getiren yeni sistemle birlikte artık kendilerinin daha fazla sorumlu oldukları gerçeğini görmektedirler.  Aynı şekilde öğrenciler ve veliler de eğitim ve öğretime yerinde ve zamanında önem vermek için çaba sarf etmektedirler.  Çünkü yeni sistem, eğitim ve öğretim için gösterilen çabaların ertelenmemesini gerektirmektedir.
Okul idaresi ve öğretmenler, yeni sistemle birlikte anlam kazanan dersleri ve sınıfı dikkate alarak eğitim-öğretimin gereğini yapmak, sonra da hâlâ eksikleri varsa bunları ilave çalışmalarla tamamlamaya yoğunlaşmaktadırlar. Yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin yapısı müfredat odaklı bir çerçeve ile sınırlandırıldığı için öğrencinin başarısı artık okul ve ders ile ilişkilendirilmektedir ve okul idaresi ile öğretmenler de kendilerini öğrencilerinin başarılı olması için gayret sarf etmek zorunda hissetmektedirler.
Yazının Kaynağı İçin Tıklayınız...
Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN 
12.12.2007, Radikal Yorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder