OKS'nin,
dershanelerin öğrencinin hayatında belirleyici unsur haline gelmesine
yol açarak okullarımızı ikinci plana attığı biliniyor. Yeni geliştirilen
Ortaöğretime Geçiş Sistemi öğrencilerin performansının çok boyutlu
olarak sürece yayılmış bir şekilde değerlendirilmesini sağlayacak.
OKS'nin, dershanelerin öğrencinin hayatında belirleyici unsur haline
gelmesine yol açarak okullarımızı ikinci plana attığı biliniyor. Yeni
geliştirilen Ortaöğretime Geçiş Sistemi öğrencilerin performansının çok
boyutlu olarak sürece yayılmış bir şekilde değerlendirilmesini
sağlayacak.
Ülkemizde, ilköğretimden ortaöğretim kurumlarına geçişte öğrenciler
arasında 1970'li yıllara kadar herhangi bir yarış ve rekabet
bulunmamaktaydı. Temel eğitimden sonra devam edilecek okul türü,
öğrenciler için yaşamsal önem taşıyan ve hayatın en önemli dönüm
noktalarından biri sayılan olay durumuna gelmemişti. Ancak özellikle
üniversitelere duyulan talebin artmasıyla birlikte ortaöğretim kurumları
üniversitelere öğrenci gönderme başarısına dayalı olarak ayrışmaya
başladı. Bu durum, üniversitelere öğrenci yerleştirmede başarılı olduğu
düşünülen ortaöğretim kurumlarına duyulan talebin artmasına neden oldu.
Başlangıçta Fen ve Anadolu liseleri gibi okullara duyulan ilgi fazla
olsa da bunların sayısı sınırlı olduğu için, diğer liseler olumsuz bir
etiketlemeye maruz kalmaksızın, öğrencilerin mutlu bir şekilde eğitim ve
öğretim gördüğü kurumlar olma özelliğini sürdürdü.
Ortaöğretim kurumlarımızda durum bu şekilde devam ederken,
üniversitelere öğrenci göndermede başarıları ile dikkat çeken Fen ve
Anadolu liselerinin sayılarının artırılmasının eğitim sistemimiz
açısından çok yararlı olacağı düşünüldü ve yerel düzeylerdeki
taleplerin de baskısıyla bu liselerin sayısı hızla artırılmaya
başlandı. Sonuçta Fen ve Anadolu liselerinin sayıları 1300'lere dayandı
ve ortaöğretim kurumları, bir kısım okulların çok tercih edildiği ve
bir kısım okulların da iddiasız okullar olarak damgalandığı ikili bir
yapıya büründü. Özellikle 1998 yılından sonra YÖK'ün yaptığı kat sayı
düzenlemesiyle ÖSS ham puan ortalamaları yüksek olan bu okullar daha da
avantajlı konuma geldi. Tüm bunların etkisiyle özellikle son yıllar
itibarıyla Fen ve Anadolu liseleri ile Genel ve Meslekî liselerin
arasındaki makas iyice açıldı. Dolayısıyla ilköğretimi bitiren
öğrencilerin gözünde bu okulları kazanabilmek, bir varlık yokluk
meselesi hâline dönüştü.
Daha fazla beklenemezdi
İlköğretim ve ortaöğretimi kuşatan bu gelişme, her açıdan
ürperticiydi. Öncelikle sayıları az iken çok seçkin birer eğitim kurumu
olan Fen ve Anadolu liseleri, sayılarının çoğalmasıyla birlikte bu
özelliğini kaybetti. Bunun yanı sıra daha önceden, ülkenin hangi ücra
köşesinde olursa olsun, okulunu ve dersini önemseyen öğrencilerin
iddialarını sürdürebildikleri ve çalıştıkları zaman başarılı
olabildikleri birer eğitim kurumu durumunda olan binlerce lise ve
meslek lisesi, sıradanlaşarak "iddiasız" okullar hâline dönüştü.
Üniversiteye uzanan yolda ortaöğretim kurumlarının bu şekilde
sınıflamaya dayalı bir yapıya dönüşmesinin yarattığı panik havasıyla
1980'li yıllara kadar sadece İstanbul ve Ankara gibi büyük illerimizde
az sayıda bulunan dershanelerin sayısı inanılmaz boyutlara ulaştı.
Zamanla dersaneler okulların önüne geçmeye, ilköğretim kurumlarımızdaki
eğitim-öğretim önemini yitirmeye, 8. sınıfın sonunda düzenlenen OKS'yi
kazanmak da öğrencilerimizin tek hedefi hâline gelmeye başladı. Tüm bu
sebeplerle de OKS varlığını sürdürürken eğitimi iyileştirme adına
yapılan bütün çalışmaların kalıcı bir etkisinin olmadığı da açık bir
şekilde ortaya çıktı. Dolayısıyla ilköğretimden yükseköğretimin sonuna
kadar 16 yıl süren eğitim öğretim sürecinin tam orta yerinde, 8 inci
sınıfın sonunda yapılan, hem ilk sekiz yıllık temel eğitim dönemini
bloke eden hem de sonraki ortaöğretim ve yükseköğretim dönemi için
belirleyici unsur ve eşik hâline gelen OKS'nin masaya yatırılması bir
zorunluluk olmuştu.
İşte eğitim sistemimizi derinden etkileyen ve başta müfredat
yenileme olmak üzere, eğitimi iyileştirme adına yapılan birçok
çalışmayı da âdeta anlamsız kılan bu problematik çerçevesinde yeni
Ortaöğretime Geçiş Sistemi geliştirildi.
Ana çerçeve
Yeni sistem çerçevesinde Fen ve Anadolu liselerine girişte tek
belirleyici kriter olan OKS kaldırılmıştır. Sekiz yıllık başarının,
yaklaşık iki saat süren tek oturumluk bir sınavla belirlenmesi;
ilköğretimin özellikle 6, 7 ve 8' inci sınıflarında gerçekleştirilen
eğitim ve öğretimin ihmal edilmesine yol açmaktaydı. Yeni sistemle
birlikte öğrencilerin ilköğretim sonundaki performansı; 6, 7 ve 8' inci
sınıfların sonunda müfredat odaklı sınavlarla belirlenecek ve bu
şekilde öğrencilerin bilhassa okuluna ve derslerine önem vermesi
sağlanmış olacaktır. Ortaöğretime geçişte esas alınacak toplam puan
hesaplanırken okuldaki bütün derslerden yıl boyunca alınan başarı
puanları yanında; öğrencilerin okula uyumu, öz bakımı, kendini
tanıması, etkili iletişimi, sosyal etkileşimi ve değer bilinci, sorun
çözmesi, sosyal faaliyetlere katılımı, takım çalışması ve sorumluluk,
verimli çalışma ve çevre duyarlılığı gibi davranış nitelikleri de
dikkate alınacaktır. Buna göre 6, 7 ve 8' inci sınıfların sonunda
yapılan müfredat odaklı sınavlardan elde edilen puanların yüzde 70'i,
öğrencilerin okuldaki tüm derslerden elde ettiği yıl sonu başarı
puanlarının yüzde 25'i ve belirlenen davranış ölçütlerine dayalı olarak
elde edilen davranış puanının yüzde 5'i toplanarak her sınıf için
ortaöğretime yerleştirme puanı hesaplanacaktır. Ayrıca bu üç sınıftaki
performansa dayalı olarak elde edilecek olan ortaöğretime yerleştirme
puanlarından 6' ıncı sınıfın yüzde 25'i, 7 inci sınıfın yüzde 35'i ve
8' inci sınıfın da yüzde 40'ı alınarak öğrencinin Genel Ortaöğretime
Yerleştirme Puanı elde edilecektir. Böylece öğrenci hakkında, sadece
anlık performansa dayalı değil, geniş bir zaman dilimine ve üretilen
çok boyutlu performans göstergesine dayanan daha sağlıklı bir
değerlendirme yapılmış olacaktır. Bu şekilde oluşturulan yeni sistemde
öğrencilerin, üç yıl boyunca okulda yapılan derslere motivasyonlarının
devam etmesi ve temel eğitim niteliği taşıyan ilköğretim eğitiminin
ruhuna uygun bir şekilde bütün derslerin önemsenmesi sağlanacaktır.
Ayrıca 6, 7 ve 8' inci sınıfların sonunda düzenlenecek olan müfredat
odaklı merkezî sınavlarda yabancı dilden de soru sorulması, ülkemizde
hep eleştiri konusu olan yabancı dil eğitiminin niteliğinin
yükseltilmesi yönünde önemli bir adım teşkil edecektir.
Sadece seçmeye değil, sürece de katkı sağlanıyor
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi, öncelikli olarak Fen ve Anadolu
liselerine öğrenci seçmede daha doğru ve sağlıklı bir model ortaya
koyarken, eğitim ve öğretimin diğer boyutlarına da katkı
sağlayacaktır. Bu bağlamda yeni sistem sayesinde ilköğretimdeki eğitim
ve öğretim durumunun sınıflar, dersler, öğretmenler; okullar, il, ilçe
ve bölgeler bazında değerlendirilmesi mümkün olacaktır. Bugüne kadar,
ülkemizdeki ilköğretimin durumuyla ilgili olarak genel
değerlendirmelerin ötesinde, fikir yürütülebilecek ve yeni politikalar
geliştirmeye zemin teşkil edecek nitelikte ayrıntılı bir değerlendirme
yapılamamıştır. Yeni sistemin hayata geçmesiyle birlikte ilköğretimin
âdeta röntgeni çekilmiş olacaktır. Böylece yeni sistem sayesinde,
ilköğretimde bundan sonra yapılacak bütün iyileştirme çalışmaları için
çok yönlü ve ayrıntılı bir veri tabanı üretilmiş olacaktır. Yıllardan
beri ölçme yapılmadan geliştirilmeye çalışılan alanlarda, bundan böyle
yapılacak iyileştirme çalışmaları genellemelerle değil, çok yönlü
saptamalara dayalı olarak ve daha bilinçli bir şekilde yürütülecektir.
Dolayısıyla yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi ile birlikte Bakanlık bir
anlamda kendi kendini mercek altına alacak bir mekanizma geliştirmiş
olmaktadır.
Eğitimde hesap verebilirlik dönemi başlıyor
Eğitim sistemimizin en sorunlu yönlerinden biri de sistemin her
boyutunda "hesap verebilirlik" mekanizmasının düşük olması ve hatta
bazı uygulamalar için bu durumun hiç söz konusu olmamasıdır. Örneğin,
şimdiki durumda, verimi ve başarısı düşük bir öğretmenin ve okul
yöneticisinin, bu eksikliklerinden dolayı her hangi bir yaptırımla veya
başka bir davranışla karşılaşması söz konusu değildir. Böyle bir
işleyişin ve kültürün olmaması nedeniyle şimdiye kadar OKS gibi merkezî
sınavlarda öğrencilerin yaşadıkları başarısızlık, genelde öğrencilerin
devam ettikleri okulla veya doğrudan öğretmenleri ile
ilişkilendirilmemiştir. Çünkü OKS başarısı gerçekten de öğretmenle ve
okulla pek fazla ilişkili değildi. Yeni sistemle birlikte öğrencilerin
başarısı ya da başarısızlığı, öncelikle akla öğretmenlerini ve okulunu
getirecektir. Çünkü yeni sistemde öğrencinin başarısının
değerlendirilmesinde temel ölçütler, okulda verilen müfredata dayalı
eğitim-öğretimle ve öğretmenin niteliğiyle çok yakından ilgilidir.
Yeni sistem doğru okunmalıdır
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemini, eğitim sistemimizin şartlarını
iyileştirmeye yönelik olarak şimdiye kadar yapılan okul, derslik ve
öğretmen sayısını artırma, bütçe ve teknolojik altyapıdaki iyileştirme
gibi çalışmalarla bir tutmamak gerekir. Yeni sistemin bir ruhu ve
felsefesi bulunmaktadır. Sınırları ve çerçevesi çok açık olarak
belirlenmiştir. Temennileri değil, gerçekleşmesi mümkün olan amaçları
içeren bir yapıya sahiptir. Ayrıca yeni sistemle ortaya konan amaçlar,
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği test edilebilir niteliktedir.
Bu nedenle yeni sistemi, başta eğitimciler olmak üzere tüm
kamuoyunun daha özenli bir şekilde ele alması gerekir. Tabi ki yeni
sistemin daha fazla anlatılması gerekmektedir. Ancak yeni sistem
kamuoyuna yukarıda örnek verdiğimiz iyileştirme çalışmalarından
birisini tanıtır gibi yüzeysel tanıtım odaklı bilgilendirmelerle değil,
daha derin, felsefi ve bilimsel temeli olan açıklamalarla
anlatılmalıdır.
Eleştiriler antitez içermemektedir
Mevcut OKS'nin eğitim sistemine, çocuklarımıza verdiği zarar
herkesçe kabul edilen bir gerçek olmasına rağmen yeni Ortaöğretime
Geçiş Sistemine karşı çıkanlar, eğitimimizin OKS'nin yarattığı
tahribattan kurtulabilmesi için hiçbir açılım sunamamaktadır. Yapılan
eleştiriler de dersaneye yönelmenin artacağına dikkat çekmekle
sınırlıdır. OKS bağlamında şu ana kadar yaşanan sorunlar açık bir
şekilde ortadayken hem bir çıkış yolu aramamak hem de bulunan yolu
eleştirmek aslında eğitim sistemimizin "gemisini kurtaranı kaptan
yapan" özelliğinin devamını istemekten başka bir şey değildir. OKS'nin
yol açtığı sorunlarla ve yeni geliştirilen sistemin mantığıyla ilgili
ortaya konulan tezlere rağmen bazı eğitimcilerin ve bilhassa bazı
eğitimbilimcilerin sağlam temelleri olan herhangi bir "karşı tez"
oluşturamamaları, sadece "dershanelere yönelmenin artacağına" dikkat
çeken sıradanlaşmış bir söylemi tekrar etmeleri düşündürücüdür.
Eğitimle dolaylı ilgisi olan kişiler istisna tutulmak üzere
eğitimcilerin ve eğitimbilimcilerin konuyu daha akılcı, bilimsel ve
yöntemli olarak ele almaları gerekmektedir. Bunun için aşağıdaki iki
soruya cevap vermek doğru bir çıkış yolu olabilir:
OKS'nin; dersanelerin öğrencinin hayatında belirleyici unsur hâline
gelmesine yol açarak okullarımızı ikinci plana attığı, müfredatı,
bilhassa bazı boyutlarını tamamen yok sayarak bloke ettiği, sekiz yılın
sonunda iki saatlik bir zaman dilimine sıkıştırıldığı için öğrenciler
ile velileri üzerinde müthiş bir stres yarattığı doğru değil midir !
Yeni geliştirilen Ortaöğretime Geçiş Sisteminin öğrencilerin
performansının çok boyutlu olarak ve sürece yayılmış bir şekilde
değerlendirilmesini sağlayacağı, anlık değerlendirmenin yarattığı
stresi parçalara bölerek azaltacağı, okulu öğrencinin nezdinde daha
anlamlı kılacağı ve onun geleceğini belirleyecek önemli unsurlardan
biri haline getireceği yanlış mıdır !
Sistemin sınırları
OKS sadece Fen ve Anadolu liselerine öğrenci seçmek için
yapılmaktaydı. Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemini, en geç iki yıllık bir
geçiş döneminden sonra ortaöğretim kurumlarının tamamına geçişi tayin
eden bir sistem olarak işletmek gerekir. Çünkü yeni Ortaöğretime Geçiş
Sistemi öğrencileri sadece seçme amacıyla geliştirilmiş bir sistem
değildir. Yeni sistemde, öğrenci başarısının değişik unsurlar göz
önünde bulundurularak ve sürece dayalı bir şekilde belirlenmesi
hedeflenmektedir. Yeni sistemin sadece Anadolu ve Fen liselerine
öğrenci yerleştirmek için kullanılması, sistemin uygulanması için
çekilecek zahmete değecek nitelikte değildir. Ayrıca bu durum, yeni
Ortaöğretime Geçiş Sisteminin amacı ve temel felsefesiyle de
örtüşmemektedir. Dolayısıyla yeni sistemle birlikte OKS'nin başka
özellikleri gibi sadece Fen ve Anadolu liselerine öğrenci yerleştirmeyi
sağlayan işlevi de sona ermelidir. Bu çerçevede yeni sistem,
ilköğretimi tamamlayan öğrencilerin ortaöğretim kurumlarının tamamına
yerleştirilmesi için kullanılabilecek şekilde geliştirilmelidir. Bu
şekilde OKS paralelinde oluşan, "kazanılan okul" diye ayrıcalıklı bir
niteliğe kavuşmuş olan okulların dışında kalan eğitim kurumlarının da
"kazanılan" okul düzeyine yükselerek "iddiasız" okullar olmaktan
kurtulabilmeleri sağlanmış olur.
OKS tamam, ya ÖSS!
Yeni sistem; ilköğretimden yükseköğretime kadar 16 yıl süren eğitim
ve öğretimin tam ortasında yıllardır uygulanmakta olan LGS/OKS'nin her
iki yarıya da zarar verdiği, yani ilk sekiz yılı bloke ettiği, ikinci
sekiz yılın da âdeta biletini kestiği gerçeğinden hareketle Türk Eğitim
Sisteminin yaşadığı tıkanmayı ortadan kaldıracak önemli ve köklü bir
girişimdir. Ancak karşımızda bir de OKS'nin benzeri olan ÖSS sorunu
var. ÖSS'nin de OKS gibi ortaöğretimi bloke eden ve yükseköğretime
geçişi âdeta tek başına tayin eden bir eşik hâline geldiğini görmek
gerekir. Bu nedenle yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin eğitim
sistemimizde yaratacağı dönüşümün tamamlanması için ÖSS'nin de masaya
yatırılması ve aynı mantık çerçevesinde yeni bir Yükseköğretime Geçiş
Sisteminin (YÖGES) geliştirilmesi gerekmektedir.
Söz öğretmende
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminde önemli bir yer tutan %25'lik okul
puanlarının verilişinde objektif davranılamayacağı dile
getirilmektedir. Bu durumda, yeni sistemle birlikte eğitim ve öğretimin
en önemli temellerinden biri olan ölçme ve değerlendirmenin doğru bir
şekilde yapılabilmesini sağlayacak yeterlilikte mekanizma ve değerin
olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Yeni sistemin uygulanması
açısından meseleye bakmak bir tarafa, bu, eğitimimiz adına çok önemli
bir sorundur. O zaman yeni sistemle ilgili olarak bu noktadan
hareketle dile getirilen düşünceyi bir "saptama" ve sistemin iyi
işleyebilmesi için de bir "uyarı" olarak adlandırmak gerekmektedir.
Sistem geliştirilirken yapılan özenli araştırma, sorgulama ve
çözümleme çalışmaları esnasında böyle bir sorunun gündeme gelmemesi
düşünülemezdi. Nitekim bilhassa okul başarısının önemli bir yer tuttuğu
yeni sistemin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ve yeni sisteme
geçilmese bile eğitim ve öğretim adına daha nesnel bir değerlendirmeye
katkı sağlayacağı belirlenen 100'lük puan sistemine geçiş, ortak
sınavlar ve sınavlarda çıkan soru dağılımıyla ilgili olarak yeni
yönetmelik düzenlemeleri yapıldı.
Bu süreçle ilgilenen kişilerin ve özellikle ilgili akademisyenlerin
öncelikle çok yararlı olan bu uygulamalara benzer çözüm yollarını
gösterebilmesi çok anlamlı olur.
Bu arada okulda yapılan değerlendirmelerin subjektif olacağı ile
ilgili olarak rahatça dile getirilen kaygıların, öncelikle okul
idarecilerinin ve bir anlamda zan altında kalan öğretmenlerin
göstermeleri gereken hassasiyetle önemli ölçüde giderilebileceği de
unutulmamalıdır.
Dolayısıyla yeni sistemle ilgili öngörülerin, beklentilerin ve
kuşkuların doğrulanması veya yanlışlanmasıyla sona erecek olan süreçin,
yukarıdan aşağıya yetkili kişiler, idareciler ve öğretmenler için de
bir sınav niteliği taşıdığı bilinmelidir.
İleri sürülen kuşkuların niteliğinden hareketle şu sorgulamayı
yapmak anlamlı olabilir: Okul başarısının değerlendirilmesine dayandığı
ve bu değerlendirmenin objektif olmayacağı iddiasından hareketle Yeni
Ortaöğretime Geçiş Sistemine asla geçilmemesi mi; yoksa bu
değerlendirmenin nesnel olarak yapılabilmesi için alınacak önlemlerle
ve gösterilecek özenle, okulu ve dersleri anlamlı kılan bu sisteme
geçilmesi mi daha iyidir?
Sonuç
Sonuç olarak hem ilgili ve yetkili kişiler hem de kamuoyu bilmedir
ki yaklaşık 30 yıl aradan sonra özellikle temel eğitimi bloke eden,
okulun ve öğretmenin öğrencinin başarısında belirleyici rolünü azaltan
OKS'nin kaldırılarak yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin (OGES)
getirilmesi, Türk eğitim sistemi açısından bir dönüm noktasıdır.
Yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin uygulamaya konulmasıyla birlikte
eğitim ve öğretime bir canlılık ve hareket geldi. Nitekim özellikle
ilköğretim ikinci kademedeki öğretmen ve öğrencilerin pozisyonlarını,
şimdiye kadar ne yaptıklarını, bundan sonra ne yapmaları gerektiğini
kendi kendilerine sorgulamaya başladıkları gözlenmektedir. Öğrencilerin
eğitim ve öğretim yolculuğunda yıllardan beri geri plana düşen okul
idaresi ve öğretmenler, okulu ve dersleri daha belirleyici faktör
hâline getiren yeni sistemle birlikte artık kendilerinin daha fazla
sorumlu oldukları gerçeğini görmektedirler. Aynı şekilde öğrenciler ve
veliler de eğitim ve öğretime yerinde ve zamanında önem vermek için
çaba sarf etmektedirler. Çünkü yeni sistem, eğitim ve öğretim için
gösterilen çabaların ertelenmemesini gerektirmektedir.
Okul idaresi ve öğretmenler, yeni sistemle birlikte anlam kazanan
dersleri ve sınıfı dikkate alarak eğitim-öğretimin gereğini yapmak,
sonra da hâlâ eksikleri varsa bunları ilave çalışmalarla tamamlamaya
yoğunlaşmaktadırlar. Yeni Ortaöğretime Geçiş Sisteminin yapısı müfredat
odaklı bir çerçeve ile sınırlandırıldığı için öğrencinin başarısı
artık okul ve ders ile ilişkilendirilmektedir ve okul idaresi ile
öğretmenler de kendilerini öğrencilerinin başarılı olması için gayret
sarf etmek zorunda hissetmektedirler.
Yazının Kaynağı İçin Tıklayınız...
Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN
12.12.2007, Radikal Yorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder